mozaik sanatı

MOZAİĞİ NE KADAR BİLİYORUZ,?
Bazı
bilim insanları mozaiğin ikinci sınıf kaplamalar olduğunu ileri sürse de,
Gürol SÖZEN’in editörlüğünde hazırlanan Anadolu Topraklarında Mozaik kitabı “mozaik
belki de sanat biçimlerinin en sanatsalıdır” diyor
Bazı
bilim insanları mozaiğin ikinci sınıf kaplamalar olduğunu ileri sürse de,
Gürol SÖZEN’in editörlüğünde hazırlanan Anadolu Topraklarında Mozaik kitabı “mozaik
belki de sanat biçimlerinin en sanatsalıdır” diyor
Bazı kelimeler, kavramlar
var ki konuşurken, yazarken çok kullanıyoruz ama acaba ne kadar biliyoruz?
İlk anlamından o kadar uzaklaşıyoruz ki, asıl anlamını, onun niteliğini gözden yitiriyoruz.
Çok iyi bildiğimizi sandığımız bir kavram halini alıyor.
Sandığımız diyorum çünkü daha sonra fark ediyoruz ki, aslında çok da bir şey bilmiyormuşuz!
Bunlardan biri de mozaik.
Sanat türlerinin en eskilerinden olan mozaik, Anadolu’da da oldukça eski tarihlere kadar gidiyor.
Öyle ki, dünyadaki birçok kaynaktan çok daha eski
tarihlere kadar uzanabiliyor mozaik tarihi ve zenginliği.
Bu kadar büyük bir geçmişi olan mozaikle, ne yazık ki gazete ve televizyon
haberlerinde, yeni mozaikler bulunduğu zaman ilgileniyoruz. Tabii burada ikinci bir durum daha var.
Bu kadar gözden kaçırdığımız, ilgilenmediğimiz, çoğumuzun
basit gördüğü bu mozaik buluntuları, uluslararası yayınlar tarafından haber yapılıyor.
Önemli ajanslar muhabir yollayıp, tüm dünyaya anons geçiyorlar.
Örneğin Ayasofya Müzesi’nde ortaya çıkan ‘melek yüzü’, Zeugma kazılarında ortaya çıkan ‘Çingene Kız’, hem ülkemizde hem de dünyada günlerce haber olmuştu!
Daha önce de belirttiğim gibi, Türkiye binlerce yıl geriye uzanan geçmişiyle, zengin bir mozaik ülkesi.
İşte Gürol Sözen’in editörlüğünde yayına hazırlanan Anadolu Topraklarında
Mozaik kitabı bu alanda bizi bilgilendiriyor, görsel zenginliğiyle de dikkati çekiyor.
Özel baskısıyla ve hacimli yapısıyla dikkat çeken kitap, İstanbul’daki Bizans mozaiklerinden Anadolu’da en son ortaya çıkan mozaiklere kadar hepsine geniş yer veriyor.
Uzmanların kitap için kaleme aldığı kapsamlı araştırmalar ve kitabı bir ‘masal’ kitabı gibi okumamızı sağlayıp mozaiğin büyülü dünyasına sokan metinler de ayrıca dikkate değer.
Önsöz’de hem mozaiklerin önemi, ülkemiz açısından durumu hem de kitabın oluşum
serüveni yazılmış.
var ki konuşurken, yazarken çok kullanıyoruz ama acaba ne kadar biliyoruz?
İlk anlamından o kadar uzaklaşıyoruz ki, asıl anlamını, onun niteliğini gözden yitiriyoruz.
Çok iyi bildiğimizi sandığımız bir kavram halini alıyor.
Sandığımız diyorum çünkü daha sonra fark ediyoruz ki, aslında çok da bir şey bilmiyormuşuz!
Bunlardan biri de mozaik.
Sanat türlerinin en eskilerinden olan mozaik, Anadolu’da da oldukça eski tarihlere kadar gidiyor.
Öyle ki, dünyadaki birçok kaynaktan çok daha eski
tarihlere kadar uzanabiliyor mozaik tarihi ve zenginliği.
Bu kadar büyük bir geçmişi olan mozaikle, ne yazık ki gazete ve televizyon
haberlerinde, yeni mozaikler bulunduğu zaman ilgileniyoruz. Tabii burada ikinci bir durum daha var.
Bu kadar gözden kaçırdığımız, ilgilenmediğimiz, çoğumuzun
basit gördüğü bu mozaik buluntuları, uluslararası yayınlar tarafından haber yapılıyor.
Önemli ajanslar muhabir yollayıp, tüm dünyaya anons geçiyorlar.
Örneğin Ayasofya Müzesi’nde ortaya çıkan ‘melek yüzü’, Zeugma kazılarında ortaya çıkan ‘Çingene Kız’, hem ülkemizde hem de dünyada günlerce haber olmuştu!
Daha önce de belirttiğim gibi, Türkiye binlerce yıl geriye uzanan geçmişiyle, zengin bir mozaik ülkesi.
İşte Gürol Sözen’in editörlüğünde yayına hazırlanan Anadolu Topraklarında
Mozaik kitabı bu alanda bizi bilgilendiriyor, görsel zenginliğiyle de dikkati çekiyor.
Özel baskısıyla ve hacimli yapısıyla dikkat çeken kitap, İstanbul’daki Bizans mozaiklerinden Anadolu’da en son ortaya çıkan mozaiklere kadar hepsine geniş yer veriyor.
Uzmanların kitap için kaleme aldığı kapsamlı araştırmalar ve kitabı bir ‘masal’ kitabı gibi okumamızı sağlayıp mozaiğin büyülü dünyasına sokan metinler de ayrıca dikkate değer.
Önsöz’de hem mozaiklerin önemi, ülkemiz açısından durumu hem de kitabın oluşum
serüveni yazılmış.
BİR KİTAPTAN
FAZLASI
FAZLASI
“Her kitap çalışması kuşkusuz
bir serüvendir. Araştırma, fotoğraf çekimleri ve yöresel özellikler gibi yola,
yollara koyulurken kendiliğinden oluşan dostluklardır bu. Aslında ‘Anadolu Topraklarında Mozaik’, salt kitap çalışması olmadı hiçbir zaman.
Anadolu toprağının kültürel derinliği öylesine sarıp sarmalıyor ki insanı, sorgu sual eylemeden
tutup kendi içine çekiveriyor hemen.
Kimi zaman toprak altı bir eserden, kimi
zaman kumaştaki bezemeden, kimi zaman da mozaikteki derinlikten yola çıkıyoruz.
Şiirler, destanlar, giysiler ve türkülerdeki bir motiften yola çıkıyoruz kimi zaman da.
Aslında garip bir coğrafya, başlangıç noktası ile sonucu öylesine farklı ki!..
Mozaiği anlatırken söylenenler, söylencelerden yola çıkarken, bir taya kazınmış
nar tanesine yöneliyorsunuz. Ya da lacivert bir gökyüzü ile başlayıp bir çiniye
takılı kalıyorsunuz. Altın bir kolyeden yola çıkıp iki cam arasındaki altını düşleyen
ustayı merak ettiğiniz gibi bir şey bu...”
Robert Ousterhout, ‘Anadolu, Tarih Boyunca Bir Uygarlık Mozaiğidir’ başlıklı
yazısında, bütün bir geleneği incelerken bir yandan da mozaiklerin çekiciliğinin
sırrını yazıyor.
“Mozaikler bizi neden bu kadar büyülüyor? Bazı bilim insanlarının da söylediği gibi, mozaiklerin ikinci sınıf kaplamalar olduğu ileri sürülebilir. Roma dünyasının
en pahalı zemin döşemeleri, mozaikler değil, geniş mermer kaplamalardı. Bizanslı
yazarlar, mermeri tek tek adlarıyla bilir ve ayrıntılı bir biçimde tanımlar;
buna karşılık, mozaiklere değinip geçmekle yetinirler.
Ama yine de, mozaik
belki de sanat biçimlerinin en sanatsalıdır; bakıldıklarında, içerdikleri ustalığı somut olarak gözler önüne sererler, gerçekle asla karıştırılamayacak düzenlenmiş
imgelerini apaçık ortaya koyarlar.
Mozaik sanatında, malzemenin doğasında var
olan soyutluk ile onun resimsel temsilleri arasında sürekli bir etkileşim vardır.”
İnceleme, araştırma kitaplarının önce içindekiler bölümüne bakarım, konu başlıklarının
çekiciliği beni kitabı okumaya çağırmalı.
bir serüvendir. Araştırma, fotoğraf çekimleri ve yöresel özellikler gibi yola,
yollara koyulurken kendiliğinden oluşan dostluklardır bu. Aslında ‘Anadolu Topraklarında Mozaik’, salt kitap çalışması olmadı hiçbir zaman.
Anadolu toprağının kültürel derinliği öylesine sarıp sarmalıyor ki insanı, sorgu sual eylemeden
tutup kendi içine çekiveriyor hemen.
Kimi zaman toprak altı bir eserden, kimi
zaman kumaştaki bezemeden, kimi zaman da mozaikteki derinlikten yola çıkıyoruz.
Şiirler, destanlar, giysiler ve türkülerdeki bir motiften yola çıkıyoruz kimi zaman da.
Aslında garip bir coğrafya, başlangıç noktası ile sonucu öylesine farklı ki!..
Mozaiği anlatırken söylenenler, söylencelerden yola çıkarken, bir taya kazınmış
nar tanesine yöneliyorsunuz. Ya da lacivert bir gökyüzü ile başlayıp bir çiniye
takılı kalıyorsunuz. Altın bir kolyeden yola çıkıp iki cam arasındaki altını düşleyen
ustayı merak ettiğiniz gibi bir şey bu...”
Robert Ousterhout, ‘Anadolu, Tarih Boyunca Bir Uygarlık Mozaiğidir’ başlıklı
yazısında, bütün bir geleneği incelerken bir yandan da mozaiklerin çekiciliğinin
sırrını yazıyor.
“Mozaikler bizi neden bu kadar büyülüyor? Bazı bilim insanlarının da söylediği gibi, mozaiklerin ikinci sınıf kaplamalar olduğu ileri sürülebilir. Roma dünyasının
en pahalı zemin döşemeleri, mozaikler değil, geniş mermer kaplamalardı. Bizanslı
yazarlar, mermeri tek tek adlarıyla bilir ve ayrıntılı bir biçimde tanımlar;
buna karşılık, mozaiklere değinip geçmekle yetinirler.
Ama yine de, mozaik
belki de sanat biçimlerinin en sanatsalıdır; bakıldıklarında, içerdikleri ustalığı somut olarak gözler önüne sererler, gerçekle asla karıştırılamayacak düzenlenmiş
imgelerini apaçık ortaya koyarlar.
Mozaik sanatında, malzemenin doğasında var
olan soyutluk ile onun resimsel temsilleri arasında sürekli bir etkileşim vardır.”
İnceleme, araştırma kitaplarının önce içindekiler bölümüne bakarım, konu başlıklarının
çekiciliği beni kitabı okumaya çağırmalı.
12 BİN YILLIK
GEÇMİŞ
GEÇMİŞ
Mozaik,
bu özelliğiyle de sadece ilgililerin, bilim adamlarının, uzmanların okuyacağı
bir kitap değil, Türkiye’de yaşayan, kültürel varlıklarımızı merak eden herkes
merak ettiği soruların yanıtını bu kitapta bulacak.
Gürol SÖZEN, değişik dönemlere ait mozaikler konusundaki incelemeleri tanınmış
ve bu konudaki en güvenilir kişilere yazdırmış.
Böylece kitap, başvuru konusunda bir önem kazanıyor.
Büyük Saray Mozaiklerinde Günlük Hayat bölümünde sanatla hayatın, gündeliğin
sanata yansımasının ilgi çekici örnekleri yer alıyor.
Mozaik sanatının tarihi bugüne görsel olarak nasıl aktardığını da bunlardan öğreniyoruz.
Kitabın ana başlıkları şöyle:
Büyük Saray Mozaiklerinde Günlük Hayat / Kutsal Bilgelik ya da Ayasofya /
Kariye Mozaikleri ve Öteki Dünya / Anadolu Topraklarında Tükenmeyen Kareler.
9 Temmuz 2011 Cumartesi, tarihli Hürriyet Keyif ilavesinde, Çağlayan Çevik’in
sorusuna Gürol Sözen’in verdiği yanıt, mozaiğin niteliğini, çekiciliğini açıklıyor
aslında:
“Aslında hayatın kendisi bir mozaik.
Sözcüklerin yan yana gelişinden oluşan
cümlelerin bütünü. Üstelik dizimi kolay da.
Renkli taşları alın ve gönlünüzce yerleştirin.
Aynı renkleri bir başkası alıp o da kendince yerleştirip bir başka kompozisyon yani resim oluşturabilir.
Sevilmesinin nedeni bu: Önce kolaylığı.
Mezopotamya’da ya da Anadolu topraklarında, renkli çakıl taşlarının yan yana sıralanması ile başlayan büyük oyun bu.
Ama sözünü ettiğiniz yaşam biçimi ve toplumsal
olguyla öylesine de ilgili ki bu kolaylık.
Roma’da ya da Anadolu topraklarında
kullanıldığında günlük yaşamdan çıkıp kutsal sahnelere kadar uzanabiliyor.
Sorunuzun kesin yanıtı, sanırım şu:
Bu topraklar, Göbeklitepe buluntuları ile 12 bin yıl öncesine uzanıyor.
Bu topraklardaki her buluntu, çağımızın tarihini değiştirdi. Örneğin, Hitit, Frig, Urartu, Troya... Nemrut’un
Tanrı heykelleri ve olağanüstü tasarımı da tarihin ve sanatın tarihini değiştirdi.
Anadolu topraklarındaki bu uygarlıkların her biri bir mozaik parçası aslında.”
Mozaik, bilgisi ve görsel malzemesiyle kitaplığınızda yerini alacak bir çalışma.
(Anadolu Topraklarında MOZAİK /